“KADIN” olmak

Merhabalar,

Bugün KADIN olmak hakkında konuşalım istedim. Malum 14 Şubat’ı geride bıraktık 8 Mart ise kapıda 🙂 O halde Kadın nedir? Kadın olmanın zorlukları, kadının istekleri ve kadından beklentiler nelerdir?

Yaradılış hikayelerinde erkekten sonra yaratılan ikinci cins, Adem peygamberi yasak elmayı koparmaya ikna eden, kendi bedeni için ne istediğine karar veremeyen insan –öyle ya başını örtmek ya da mini etek giymek onun kararına bırakılamaz-, kimilerinin bir anlık şehveti,… Oysa KADIN, eştir, kardeştir, ANNE’dir.

Kadın olmak zordur, hele ki zamana, bulunduğunuz yere, çevrenizdekilere bağlı olarak çok daha zor olabilmektedir. Kadın biyolojik olarak, yaradılıştan kuvvetlidir, dayanıklıdır. Yoksa bilinen en güçlü acı olan doğuma nasıl dayanabilir, eş ev çocuk -bazıları için iş de ekleniyor- maratonundan nasıl sağ çıkabilirdi?

“Bir kadın güçlüdür aslında. Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.”                 Can Dündar

Feminizmi savunan bazı insanlar gibi Kadın Erkeğin her yaptığını yapabilir demeyeceğim, her insan istediğinde yaradılışının elverdiği ölçüde herşeyi yapabilir. Bir erkekten çocuk doğurmasını beklemek yaradılışa aykırıdır. Nasıl ki erkek çocuk doğuramadığı için güçsüz olmayacaksa kadın da yaradılışından kaynaklı yapamadığı şeylerden dolayı güçsüz olmayacaktır. Bırakın cinsiyetten kaynaklı farklılıkları, insanların her biri birbirinden farklı yaratılmışlar, yetenekleri ve kapasiteleri farklı. Çalışarak, isteyerek yapılabilecek konularda da herkes isterse başarılı olabilir – tabi ki yine yetenek ve kapasite bu başarıyı etkileyecektir 😉 O halde hiç kimse bir diğerinden daha üstün değildir.

“Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz (almak, vermek) bu tabirler kadını kymetten düşüren, ona ahkar (en hakir) mahiyeti veren şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkartmalıdır; bilmelidirler ki iki cins birbirleriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, ortak, hayat ortağı demektir. Bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimağı ve fikri sahada da yükselmek isteyecekleri tabiidir. Memleketimizin kadın ve erkeklerini, biri diğerini sürükleyen ve taşıyan değil, el ele ve aynı tempoda yürüyen iki mahluk olarak göreceğimiz günün uzak olmamasını dilerim. Bu kadar efendim.”              Sabahattin Ali, 17.10.1932

Kadınlar olarak önce kendi değerimizin farkına varması gereken bizleriz. Çünkü, çocuk yetiştirerek değer yargılarını nesillere aktaranlar da biz kadınlarız. Eğer bir anne, erkek çocuğu ile kız çocuğunu kendisi ayırıyor, kız çocuğuna iş yaptırırken erkek çocuğuna “sen erkeksin” mantığı ile yaklaşıp iş yaptırmıyorsa, “erkeğin hizmet görmesi kadının da hizmet etmesi gerektiği” fikri bir sonraki nesile aktarılacaktır. Aynı şekilde, erkek çocuklarının küçükken de olsa serbest, altı açık dolaştırılması ancak kız çocukları için mahrem denilmesi de gelecek nesillere yanlış fikirler aktaran bir durum, oysa ki mahremiyet herkes için geçerli bir olgudur. Yine çocukların oynadığı oyunları ele alalım. Erkek çocukları arabalarla, oyuncak kılıç ve silahlarla oynarken kız çocukları oyuncak bebekleri ile ilgilenir, oyuncak tencere tavayla yemek yapar. Erkek çocukları olur da bebekle oynamaya kalkarsa “erkekler bebekle oynamaz” denir. İşte daha çok örnek verebileceğim bu tavırlar ile gelecek nesillerde yanlış algılara, özellikle de çocukların hayatında en büyük rolü ANNE olarak üstlenen biz KADINLAR sebep oluyoruz. Kadının değerini önce biz kadınlar düşürüyoruz, kendimize kıymet vermiyoruz. En basiti kayınvalidelerinden kendileri de çektiği halde erkek annesi olunca kendisininkinden daha beter KAYNANA olan kadınlar var.

Kadın olmanın yaradılıştan zor olmasının yanısıra bulunduğunuz çevrenin de etkisiyle bazen çok daha zor olabiliyor, erkeklerle aynı sınıfta olacak diye okula gönderilmeyen kızlar var bu ülkede, ayrıldığı kocası tarafından öldürülenler, tek başına bir yere giderken bir takım kendini bilmez tarafından sözlü tacize uğrayan genç kızlar, kadınlar var. Oysa ki kadınlara verdiği değer ile gündemde olması gereken bir milletiz. Niye mi? İşte sadece bir kaç örnek:

  • Dünyanın 8 zirvesine çıkan ilk Türk kadın olmak için yola çıktı – Yüksek irtifa dağcısı Gülnur Tumbat, dünyanın 8 zirvesine tırmanan ilk Türk kadın olmak için yola çıktı…
  • Dünyanın tek kadın jet pilotu 35 yaşında bir Türk – (1973) Dünyanın tek kadın pilotu bir Türk kadını. Binbaşı Şenay Günay 1 F-86 ve C-47’lerde uçan Şenay Günay Hava Kuvvetleri’nde 23 yıl görev yaptı ve Albay rütbesinde emekli oldu. Binbaşı Şenay ama hala ilk uçuşun heyecanını “Bir genç kızlık anısı” gibi heyecanla anıyor…
  • Denizkızı Şahika Encümen – 22 Ekim 2016 tarihinde Antalya’nın Kaş ilçesi açıklarında Değişken Ağırlıklı Paletli alanında 110 metreye dalarak CMAS onaylı yeni bir dünya rekoru kırmıştır. Bu rekorunu “Şehitler İçin Tek Nefes Tek Yürek” pankartı açarak şehitlerimize adamış, şehit çocuklarına destek projesi “Turkuazın Çocukları Projesi”ne desteğini açıklamıştır. Bu rekorla su altında en derine inen insan unvanını almıştır. Ardından; 24 Ekim 2016’da, Kaş-Hidayet Koyu’nda Türkiye Cumhuriyeti’nin 93. yılına ithafen Değişken Ağırlıklı Paletsiz alanında 93 metre dalarak iki gün arayla ikinci bir rekora imza atmıştır.

Mesleğinde İLK olan Türk Kadınlarından bazıları da burada, tıklayın 😉

Yorumlarınızı, istek/önerilerinizi, sorularınızı bekliyorum.

Yeni paylaşımlarda buluşmak ümidiyle… Takipte kalın 🙂

Leave a Comment